2011 yılının son günü. Gökyüzü simsiyah,
yağmur ince ince yağıyor, hani ahmak ıslatan cinsinden. ‘’Gökyüzü bu kadar
bulutluysa hava fazla da soğuk olmaz.’’ diye geçirdi aklından. Camın önündeki
kanepede uzanmış günlüğüne yazarken ara
sıra dışarıya göz atıyordu. Dışarıdaki palmiyenin o uzun yaprakları hafifçe kıpırdıyor,
ama onun ilersindeki top çam tüm heybetiyle dimdik kıpırtısızdı. ‘’Bu
yağmurlardan sonra derenin de suyu da yükselir.’’ Sabah çayını veya kahvesini yudumlarken
dereyi, içinde yüzen ördekleri, kıyısına bağlanmış sandalları seyretmesi her zaman
içini mutlulukla doldururdu.
Birkaç
ay önce eşinden boşanmıştı.’’ Aşk ölümsüz değilmiş.’’ diye yazdı defterine. 10 yıl hiç bitmeyecekmiş gibi geçen fırtınalı
bir aşk yaşıyorsun. Sonraki 10 yıl uyuşukluk dönemi. Üçüncü 10 yıl ise tahammül
dönemi. Onunkinin son dönemi biraz daha uzun sürmüştü. ‘’Korkaklık dönemi’’ diyordu bu döneme. Yalnız kalınca başına
geleceklerle başa çıkamama korkusu, bir yere tek başına gitme korkusu, maddi
sıkıntıya girme korkusu, akrabalar, çevremdekiler ne der korkusu ve daha akla gelmeyen
diğer kişisel korkular…
‘’ Maddi
sıkıntı hariç bütün korkularımı birkaç ayda aşmayı başardım.’’diye not düştü. Aslında
maddi sıkıntısının olduğunu da söylemek biraz yalan olurdu. Çünkü şu anda
parasal bir sıkıntısı yoktu. Sadece biraz kredi kartı borcu vardı ve finansal olarak bir ay sonrasını göremiyordu.
Bu onun gibi biri için maddi sıkıntı demekti. Çünkü o en az bir yıl sonrasını
parasal olarak bilmek isterdi.
‘’Çocukluktan
kalan yoksunluk hissinden olmalı.’’ Diye geçti aklından. Bir haftalık, bir
aylık, bir yıllık, 5 yıllık planlar yapmayı ve o onların doğrultusunda yaşamayı
seviyordu. Geçen yıl bir süre amaçsız ve günü birlik yaşamayı denemişti, ama yaşamının bir
amacı kalmayınca, bunalıma düştüğünü fark etti. Bu yıl için yeni planlar
yapmayı ve onları gerçekleştirmeyi düşünüyordu. Sadece kendini fazla
germeyecekti. ‘’Eğer istediklerimi gerçekleştiremezsem, onları bırakır başka
planlar yaparım.’’ Yeni söylemi buydu. Madem’’Evren, dileğin benim için emirdir’’diyormuş.
Bu güne
kadar istediği şeyi elde etmek için çok çalışması gerektiğine inanmıştı ve
istediği hiçbir şeye sahip olamamıştı. Okuduğu son kitapta ise sadece ‘’Evren’in katalogunu aç, beğen, iste ve al
‘’ diyordu. Bundan sonra o da, Evren’in Katalogu’’ndan isteyip gözünü açıp
olmasını bekleyecekti. Artık gerçekleşeceğine inanıyordu. Çünkü bunu çok küçük
şeylerde denemişti. Hatta boşanmayı bile dilemiş ve hayal etmişti. Gerçekten de
olmuştu. Şimdi çok daha büyük şeyler istiyordu ve olacaklarına inanıyordu.
’’Hep olumlu şeyler iste, asla istemiyorum
deme! ‘' İşte tek kural buydu. O gece kız kardeşinin evinde yeni
yılı karşılayacaklardı. İşte gerçekleşmiş bir hayali de kardeşlerinin kendisiyle aynı şehirde
yaşamasıydı… Şimdi sadece birkaç sokak
ötesinde oturuyorlardı. ‘’Yeni
yılda neler istiyorum? Öncelikle iç
huzuru istiyorum, sonra mükemmel bir sağlık, kendimi mükemmel hissetmek
istiyorum. Çoşkulu, neşeli, mutlu, enerji dolu, günün her anında parıldamak ,
yeni insanlarla tanışmak, yeni arkadaşlar edinmek istiyorum. Çanakkale boğazı ve Ege denizini gören büyük bir site içindeki bir villada yaşamak
istiyorum. Her ay o evde çocuklarım ve kardeşlerimle 1-2 gün toplanıp zaman
geçirmek istiyorum.’’ Diye sıraladı günlüğüne.
Yıl 2015. Çanakkale boğazının
kenarındaki büyük bir arazi üzerinde kurulmuş olan sitedeki dubleks villaların
hepsi boğazdan geçecek gemileri görecek şekilde sıralanmıştı. Mine villanın
mutfağından büyük terasa açılan kapıdan elindeki kahve tepsisiyle göründüğünde
kız kardeşi yerinden kalkıp tepsiyi elinden aldı.
‘’Kimler kahve istiyor?’’ Mine’nin
kardeşleri, çocukları, terastaki koltuklara gömülmüş, önlerindeki denizin ve
arkalarındaki çam ormanlarının tertemiz havasını içlerine çekerken bir yandan
da sohbete dalmışlardı. Onlara sevgiyle bakarken en büyük dileğinin de yerine
gelmiş olduğunu düşünerek gülümsedi Mine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder